
Sabahlar tek adamlık bir fincan kahve ve ya acı bir çayla başlar. Ayakta bir şeyler atıştırıp kaçarsın. Hoşlandığın ve ya senden hoşlanan biri varsa aynanın önünde geçer zamanın bir kısmı. Yok eyer yalnızsan aklına bile gelmez. En son ne zaman ayna önünde saatlerce süslenmişsin. Yalnız insanların kendilerini göstermek istedikler kimseleri olmaz. Böyle kadınların saçları bakımsız, bakışları donuk, tırnaklarının boyası mutlulukları kadar yarım, elbiseler ise bazen haftalarla aynı olur.
Erkekler de aynen. Saçları perişan, bakımsız, üzlerini sakal basmış, gözlerinin altında uykusuz siqar kokulu gecelerin gölgesi sürünür. Ayakkabıları ise sonsuzadek toz içinde kalmak gibi bir cezaya mehkum kalırlar. Gidecek yerleri çok diyildir. Ayakkabıları bakımsız haliyle bir köşede günlerle,bazen haftalarla uyuklar. Wzerine "beni yıka"yazılımış arabalar gibi sahibinden marhemet dilerler.
Böyle insanların evleri aynı ruhları gibi dağınık olur. Onların zamanı tosbağa yürüyüşü gibidir, Acelesiz. Nadiren romantik ve ya drammatik filimler izler, bazen de filmi yarıda burakıp kumandanın kırmızı tuşuna basar, bazen de kucağında uyuklayan köpeyine sarılıp(ki bu kedi de ola bilir) uykuya dalarlar. Sonra izledikleri filmin kahramanına benzemek isterler saatlerle, bazen günlerle filimdeki olayları hayatlarına uyqulamak isterler. Sonuçsa hep aynıdır: "Masallar hep masallarda olur". gerçeklerle barışıp köşelerine çekilirler..
Yalnız insanlar devamlı slow, chil out, rock müzükler dinlerler. Otobüsde, sokakta, evde etrafa ve yalnızlığa üsyanlarını kulakcıklardaki müzükle saklamak isterler. Yalnız insanlar esasen susarlar. Sessizlikleri de bir qarip olur..bir başka..Sanki suskunlukları ile kasıtqa koparırlar..
Sokakları yalnız gezer ,arabir sevgilileri göz ucu süzerler.. Böyle insanların bir de sevimli kafeleri vardır. Şehir dışında küçük, hoş ve esasen caz müzikleri çalınan bir kafe. Bu insanların o kafede bir köşede , pencere önünde bir kişilik küçük masa arkasında yerleri vardır. Esasen içki sifariş verirler. Qarsonlar bile tanırlar yalnız insanları. Böyle insanlar acele etmezler, evlerine koşdurmazlar. Evde bekleyenleri yokdur onların. Hele mevsimlerden baharsa daha zordur. Günler uzanır, mutluluklar kısalır..
Yalnızlar yalnızlıklarından ne kadar şilakyetci olsalar da bir az da yalnızlık aşığıdırlar.. Sevmek ister, amma,sevgiden çabuk usanır, her şeyden çabuk yorulurlar.. "Basitleşme"olayı hızla gelişir "kansere"dönüşür. Karşı tarafdan bunu kesip atmalarını, tedavi etmelerini isteseler de sonuç olarak hayatlarının sonuna kadar bu hiss onları takip eder..Yalnız insanlar kalabalık yerleri pek sevmezler. Çok sesli ve kalabalık partiler, düyünler onları yorar.. Kısa zamanda sıkılırlar.Yalnız insanlar kendileri gibi yalnızları hemen tanırlar.. Sanki cisimleri diyil de, ruhları sokakda bir-birilerini tanır, ruhlar konuşur, ruhlar sevişir. Dikkat ederseniz görürsünüz ki, onlar her yerdedirler.. Mesela gün içinde metrodaki yürüyen merdivenlere bakmaya görevli olan, küçük bir yerde oturmuş metro işcisi, sizden bir masa uzakta oturmuş kadın, en dipdeki masada oturmuş öyrenci...Sabahları sokağın bir tarafıyla işe koşturan adam, araba yollarını, kaldırımları temizleyen, bir tek gözleri görünen kadın.. Parkta bir bankta uzanarak uykuya dalmış o safil içki düşkünü, facebookda her defa sana yazan o adam.. Bu yazıyı okuyan sen bile!! Yalnızlığın tek formülü var..
SEN+SEN=SEN
Yegane Cansail
Nissan 2012 Baku